Yayın yok.
Yayın yok.

ÖNSÖZ

Türk-İslam Birliği Dergisi’nin bu özel sayısının Sayın Rauf Denktaş’a ithaf edilmesinin nedeni, onun yarım yüzyıldır verdiği haklı, şanlı Kıbrıs davasını tarihe malederek anıtlaştırmaktır. O, Türk Milleti’nin gönlünde oluşan sevgi, saygı ve takdir hisleriyle zaten anıtlaşmış büyük bir lider, bir kahramandır. O’na olan saygımız, milli davamız Kıbrıs’a olan bağlılık ve sadakatimiz ile eşdeğerdir.

Dergimizin adını oluşturan Türk-İslam Birliği, yüzyıllardan beridir Osmanlı coğrafyasında beraber yaşayan Türk ve Müslüman toplumların, yeniden bir dostluk ve kardeşlik ruhunu canlandırmalarının temennisinden kaynaklanmaktadır. Bugün, yanıbaşımızda yanan ateşin daha da alev almasını önlemek, barışı, sevgiyi, hoşgörüyü ve dayanışmayı tesis edebilmek için Müslümanların ve Türklerin mutlaka bir birlik ruhu oluşturmaları ve birbirleriyle dayanışmaları gerekmektedir. Türk devletlerinin ve İslam ülkelerinin oluşturacağı bu manevi birlik, bölgemizde yaşanan sorunların çözümü için tek yaklaşım olarak gözükmektedir. Her devletin kendi yönetim şeklinin devam ettiği, bölge sorunlarında bir araya gelip dayanışma ruhunu oluşturarak, insanlarını, devletlerini, topraklarını korudukları, kötülükleri uzaklaştırdıkları, sevgiye ve barışa dayalı yeni bir medeniyetin kurulması herkesin menfaatine olacaktır.

Bu birlik ruhunun oluşması Türkiye’mizin sorunlarının da çözümünde büyük katkı sağlayacaktır. Kıbrısımız’ın otuz yıldır karşılaştığı büyük sorunlara da köklü çözüm olacaktır. Birlik ruhu oluşmuş Türk devletleri ve İslam ülkelerinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıması ve oluşacak ekonomik işbirlikleri sayesinde, Kıbrısımız’a dayatılan sorunlar kendiliğinden çözülecektir. Hiç kimsenin pazarlıklarına ve dayatmalarına maruz kalmak zorunda kalmayacağımız yeni bir dönem oluşacaktır. KKTC devletinin varlığını hazmedemeyenler, bütün Orta Asya Cumhuriyetleri ve Ortadoğu ülkelerinin tanımış olduğu bir devlet ile ilişki içine girme mecburiyetinde kalacaklar ve bir süre sonra onlar da KKTC yi tanımak durumunda kalacaklardır.
Ülkemizin ve bölgemizin kapısında bekleyen bütün büyük sorunların gerçek ve köklü çözümü bahsettiğimiz bu birliğin tesis edilmesinden geçmektedir. Avrupa Birliği ile sürdürülen müzakereler için de çok büyük bir güç sağlanmış olacaktır.

Tüm Türk-İslam Dünyası’na öncülük edecek güçlü bir Türkiye’nin Avrupa ile olan bu ilişkilerde elinin ne kadar güçleneceği malumdur. Avrupa da, bu büyük coğrafyada söz sahibi olacak olan Türkiye’ye karşı çok daha makul ve daha samimi yaklaşmak durumunda olacaktır. Böylece Avrupa Birliği ve Türk-İslam Dünyası’nın ilişkilerini düzenlemek gibi büyük ve güçlü bir misyon Türkiye’nin üzerinde olacak, Türkiye bölgesinde ve dünyada sözü çok güçlü büyük bir devlet halini alacaktır. Bu misyonu tarihin de yüzyıllarca barış ve huzur içinde sağlamış bir imparatorluğun mirasçısı olan Türkiye, uluslararası ilişkilerin rotasını belirleyen ülke olacaktır. Bu da mayasında imandan kaynaklanan ahlakı, hoşgörülü ve adaletli yönetim anlayışı bulunan ülkemizin öncülüğünde, bölgemize barışın ve dostluğun hakim olmasını sağlayacaktır. Bu bölgenin huzurlu ve istikrarlı olması dünya barışını da sağlayacak en önemli faktördür. Türkiye, Türk-İslam Dünyası’nın dayanışmasından elde edeceği güçle Kıbrısımız dahil birçok kritik konuyu köklü ve sağlam çözümlere ulaştırmış olacaktır.

Bu vizyon Türkiye’nin dünyayı yeni bir “düzen”e doğru götürmesine vesile olacaktır. 150 yıldır dünyaya hakim olan materyalist zihniyetin getirdiği savaşlar, yıkımlar ve felaketler son bulacak, bunun yerini Türk-İslam medeniyetinin sevgiye, barışa, dostluğa, huzura dayalı yaşam şekli alacaktır. Bu medeniyetin sunduğu güzellikler, terör, karmaşa, istikrarsızlık, ve çatışma ortamını yok edecek ve hoşgörüye, insancıllığa, merhamet, şefkat ve adalete dayalı “yepyeni bir dünya düzeni”nin doğmasına vesile olacaktır.

Bu yüzyılda, dünyaya barışa, istikrara ve sevgiye dayalı yeni bir düzenin gelmesine vesile olabilecek yegane ülke Türkiye’dir. Jeopolitik konumu, tarihi misyonu ve günümüzün sosyolojik şartlarının mecbur ettiği gidişat, Türkiye’nin bu yeni medeniyetin kurulmasına öncülük etmesi gerekliliğinin şartlarını oluşturmuştur. Türk Milleti bundan bir yüzyıl öncesine kadar 600 yıl boyunca dünyaya barış ve adalet getiren Osmanlı medeniyetinin nasıl kurucusu olduysa, şimdi de aynı şekilde yeniden dünyaya barışı, sevgiyi ve adaleti getirecek Türk-İslam medeniyetinin kurulmasına Allah’ın izniyle öncülük edecektir. Bu tarihi görevi, onu, 21. yüzyılın lider ülkesi yapacaktır. Bunun oluşmasına vesile olmak bizlerin ellerindedir.